Askeri ya da sivil, istisnasız bütün darbelerin esas gayesi; kaynak, servet ve gelir transferidir. Kelam gelimi 12 Eylül 1980 darbesinin bilhassa gelir dağılımı üzerinde derin bir tahribata neden olduğu biliniyor. Çünkü 12 Eylül, her alanda kâr maksimizasyonu dürtüsüyle hareket eden ve bu yolla tüm dünyaya yayılan çok uluslu şirketlerin ülkemize girişiyle sonuçlanmıştır. Benzeri formda “post çağdaş darbe” diye nitelediğimiz 28 Şubat da kendisinden sonraki yıllarda artış kaydeden banka hortumlamaları ve yolsuzluklarla direkt alakalıdır.
Bu kalkışmanın önemli maliyetleri oldu
15 Temmuz 2016’daki kalkışma da bu bağlamda değerlendirilmeli. Bu manada 15 Temmuz’da maksat alınan, 2013 yılında IMF’ye olan borcunu kapatan, 27 çeyrektir müspet büyüyen, finansal ve mali disiplinini istikrarlı bir yapıya kavuşturmuş ve birçok büyük projeyi hayata geçirmeye hazırlanan bir Türkiye iktisadıydı. Her ne kadar 15 Temmuz’un çabucak ardından iktisat idaresinin başarılı siyasetleriyle piyasalar olağan işleyişine geri dönmüşse de elbette bu kalkışmanın önemli maliyetleri oldu.
Duruşumuz demokrasiden ve ulusal iradeden yana
FETÖ terör örgütü ekonomik kapasitemizi tahrip ettiği kadar beşeri sermayemizi de zehirlemiş ve maksat almıştır. Milletimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde FETÖ’nün bu hain darbe teşebbüsünü sonuçsuz bıraktığı üzere istiklal ve istikbalimizi maksat alan karanlık planlarını da akim bırakmıştır. MÜSİAD, ebediyen ulusal iradenin yanında tutum almış ve darbelerle ve darbecilerle; FETÖ ve gibisi terör örgütleriyle ve uzantılarıyla gayret etmiştir.